14. Filmekimi'nin Tüm Programı Açıklandı!
İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından, Vodafone FreeZone sponsorluğunda gerçekleştirilecek Filmekimi'nin programı ve etkinlik detayları açıklandı.
Göz alıcı filmler Filmekimi'nde!
Bu sene sinemaseverlere 14. kez kapılarını açan ve sonbaharın müjdecisi film etkinliği bu yıl da dopdolu. İstanbul ayağı 3-11 Ekim'de yapılacak Filmekimi, bu yıl da farklı şehirlerde sinemaseverleri birbirinden güzel filmlerle buluşturacak. 14. Filmekimi'nde prömiyerini Sundance, Berlin, Cannes, Venedik, Toronto gibi festivallerde yapan, birçoğu ödüllü 47 film gösterilecek.
3-11 Ekim tarihlerinde İstanbul'da olacak Filmekimi, Ekim ayı boyunca da Ankara, İzmir, Trabzon, Bursa ve Edirne'yi ziyaret edecek. #Filmekimi15'in İstanbul gösterimleri, Beyoğlu, Atlas, Kadıköy Rexx ve Ortaköy Feriye Sineması'nda gerçekleşecek.
İsterseniz lafı daha fazla uzatmadan önce bilet fiyatlarına daha sonra da 3-11 Ekim tarihleri arasında Filmekimi seçkisinde yer alan filmlere fragmanlarıyla bir göz atalım.
Biletler 19 Eylül'de satışa çıkıyor
İstanbul'da Filmekimi biletleri, 19 Eylül Cumartesi günü 10.30'dan itibaren, Biletix satış noktaları, Biletix internet sitesi (biletix.com), Biletix çağrı merkezi (216 556 98 00) ile Atlas ve Rexx sinemalarında kurulacak gişelerden satın alınabilecek. 24-27 Eylül'de Kurban Bayramı dolayısıyla tüm gişeler kapalı olacak.
Filmekimi'nin İstanbul ayağının biletleri hafta içi gündüz seanslarında (11.00, 13.30, 16.00) sadece 7 TL, hafta sonu gündüz seansları ve tüm 19.00 seanslarında tam 17, indirimli 12 TL. Tüm 21.30 seansları 17 TL.
Lale Kart üyeleri için ön satış dönemi 16 Eylül’de başlıyor: Lale üyeleri bu yıl da biletlerini %25'e varan indirimlerle öncelikli olarak alabilecekler. Siyah ve Beyaz Lale Kart üyeleri 16 Eylül Çarşamba; Kırmızı ve Sarı Lale Kart üyeleri 17 Eylül Perşembe ve 18 Eylül Cuma günlerinde özel indirimlerle biletlerini alabilecek.
14. Filmekimi'nde Gösterilecek Filmler
My Mother / Mia Madre (Annem)
İtalya
Yönetmen: Nanni Moretti
Ergen bir kız, şahane bir anne, bir de kendini beğenmiş Amerikalı film yıldızı… Hayatı alt üst olmuşken yeni filmini bitirmeye çalışan kadın yönetmenin son dertleri bunlar. Sinemacı Margherita, annesinin ölümcül bir hastalığa yakalanmasıyla duygusal açıdan yıkılmıştır. Sanki yetmezmiş gibi, (Moretti'nin canlandırdığı) aşırı dirayetli abisi sayesinde kendini iyice yetersiz hissetmeye başlar. Çektiği filmin Amerikalı yıldız oyuncusunun ukalanın teki çıkması da bardağı taşıran son damla olur. Nanni Moretti'nin bu yarı-otobiyografik filmi, dramla mizahı ustaca harmanlıyor.
The Second Mother / Que Horas Ela Volta? (Annemle Geçen Yaz)
Brezilya
Yönetmen: Anna Muylaert
Saõ Paulo'da zengin bir evde hizmetçilik yapan Val, mükemmel kanepeler hazırlamaktan evin yeni yetme oğluna dadılık yapmaya, işini son derece ciddiye almaktadır. Evdeki her şeyin yeri, yolu, yordamı bellidir, ta ki Val'in hırslı ve akıllı kızı Jéssica gelene dek. Mevcut düzeni kabullenmeyen Jéssica'nın kendinden aşırı emin halleri, evin hassas dengelerini alt-üst edecektir. İnsanın içini ısıtan Annemle Geçen Yaz, Brezilya'da aile ve sınıf meselelerini yeni, çağdaş ve tempolu bir tarzda ele alıyor.
Zonda: Folclore Argentino / Argentina (Arjantin)
İspanya, Fransa, Arjantin
Yönetmen: Carlos Saura
Kanlı Düğün, Tango, Iberia, Fadolar ve Flamenko, Flamenko gibi müzik ve dans filmlerinde bizi kendine hayran bırakan Carlos Saura, bu kez geleneksel Arjantin müziğinin yüreğini açan bir belgesel sunuyor. Özenle kurulmuş çarpıcı dekorlar, Arjantin'in farklı bölgelerinde çekilmiş görüntüler ve ülkenin en iyi müzisyenleri tarafından seslendirilen geleneksel şarkılar sayesinde Arjantin şiirsel, büyüleyici bir nitelik kazanıyor; hem kulaklara hem gözlere hitap ediyor. Saura, dünya prömiyerini Venedik Film Festivali'nin Venedik Günleri bölümünde yapan son filmi için şöyle diyor: ''Arzum, benzersiz bir sinema deneyimi yaratmak.''
Valley of Love (Aşk Vadisi)
Fransa
Yönetmen: Guillaume Nicloux
''12 Kasım 2014'te Ölüm Vadisi'nde olun. İkiniz de. Beni bekleyin, çünkü döneceğim. 24 Mart'ta 16.00'da öldüm; 12 Kasım haftası, söz veriyorum ki yeniden buluşacağız.'' Dünyaca ünlü oyuncular Isabelle Huppert ve Gérard Depardieu 35 yıl sonra ilk kez bir araya geliyor ve eskiden evli, uzun yıllardır görüşmemiş ünlü oyuncular Isabelle ile Gérard'ı canlandırıyor. Oğulları Michael'dan bir mektup alınca yıllar sonra yeniden buluşan Isabelle ve Gérard, eğer Michael'ı bir daha görmek istiyorlarsa Kaliforniya'daki Ölüm Vadisi'ndeki yedi durağa uğramalıdırlar. Oysaki Michael, altı ay önce kendini öldürmüştür. Durumun tuhaflığını göz ardı eden çift, yine de talimatları yerine getirmeye karar verir.
Freeheld (Aşka Özgürlük)
ABD
Yönetmen: Peter Sollett
Beyazperdeye Philadelphia'nın senaristi tarafından uyarlanan Aşka Özgürlük, Laurel Hester ile Stacie Andree'nin gerçek aşk hikayesiyle eşitlik, adalet ve medeni haklar mücadelesini anlatıyor. Takdir belgeli bir kadın komiser olan Laurel, kendisine dördüncü evrede kanser teşhisi konduğunda tazminatını eşi Stacie'ye devretmek ister. Ne var ki bölge yetkilileri bu talebe karşı çıkar. Tuttuğunu koparan bir dedektifle bir aktivist Laurel ile Stacie'nin yanında yer alarak hem emniyet mensuplarını hem de sıradan vatandaşları harekete geçirecektir. Hem kişisel hem de siyasal bir mücadeleyi ele alan bu dokunaklı cesaret hikayesi ilk gösterimini Eylül ayında Toronto Film Festivali'nde yaptı.
Babai (Babam)
Almanya, Kosova, Makedonya, Fransa
Yönetmen: Visar Morina
Çocuk olmak zordur, hele bir de savaş yaklaşırken, anneni kaybetmişken, baban da kaçıp gitmişken, daha da zordur. 1990'lar, Kosova. On yaşındaki Nuri ile babası Gesim, geçimlerini sokakta sigara satarak sağlamakta. Gesim, oğlunu terk edip Almanya'ya göç edince Nuri de onun peşinden gitmeye karar verir. Nuri, tehlikelerle dolu, maceralı bir yolculuktan sonra Almanya'da babasıyla yeniden bir araya gelir. Ancak iltica başvuruları kabul edilmeyince babasıyla bir arada kalması da zorlaşan Nuri daha çocuk yaşında büyümek zorunda kalacaktır. Film Kosova'nın Oscar adayı.
Türkiye
Yönetmen: Can Evrenol
Baskın, beş polisin gece devriyesi sırasında gelen bir yardım çağrısı üzerine destek için gittikleri terk edilmiş tarihi bir Osmanlı karakolunda başlarına gelenleri konu eden bir geceyarısı filmi. Dünya prömiyerini eylül ayında Toronto Film Festivali'nin ''Midnight Madness'' seçkisi kapsamında gerçekleştiren Baskın, Can Evrenol'un aynı adlı ödüllü kısa filminden uyarlandı. Baskın'ın Türkiye prömiyeri, Filmekimi'nde yapılıyor.
Mistress America (Bayan Amerika)
ABD
Yönetmen: Noah Baumbach
Bağımsız yönetmen Noah Baumbach ile Frances Ha'nın hem başrol oyuncusu hem de ortak senaristi Greta Gerwig yine efsane olacak bir şehir komedisine imza atıyorlar. Gerwig'in canlandırdığı Brooke şehrin içini dışını bilen, maceracı bir kızdır. Daha ilk sınıftaki Tracy ise henüz o meşhur üniversite yaşamını tadamamış, New York'un ışıltılı ortamına da girememiştir. İkisi iyi anlaşır, birlikte takılırken Tracy, Brooke'un tatlı deliliklerine kapılarak ümitsizliğinden sıyrılacaktır. Yine Baumbach ile Gerwig'in birlikte yazdığı son derece hınzır senaryosu ve sivri diyaloglarıyla ilk gösterimini Sundance'te yapan Bayan Amerika, Baumbach'ın en eğlenceli filmi olarak övülüyor.
Me and Earl and the Dying Girl (Ben, Earl & Ölen Kız-Ben Earl ve Ölen Kız)
ABD
Yönetmen: Alfonso Gomez-Rejon
Bir yandan lise hayatı, bir yandan ergenliğin sosyal engebeleri… Lise son sınıftaki Greg'in huzura kavuşmak için kendince bulduğu yöntem kimseyle yakınlaşmamak, olabildiğince göze batmamak. Ancak annesi, Greg'i kanser hastası sınıf arkadaşı Rachel'a yarenlik etmesi için zorlayınca bu hassas dengeler tamamen alt üst oluyor. Yine de bu sayede Greg, gerçek dostluğun ne olduğunu keşfediyor. Bu dokunaklı, hınzır ve yine de eğlenceli film, sizi hem güldürecek hem de ağlatacak. Senaryo yazarı Jesse Andrews, Sundance'in bu en çok konuşulan filmini kendi yazdığı çoksatar romandan uyarlamış.
Tale of Tales / Il racconto dei racconti (Masalların Masalı-Bir Varmış Bir Yokmuş)
İtalya, İngiltere, Fransa
Yönetmen: Matteo Garrone
Epik bir sinema vizyonuyla Ortaçağ Napoli'si hikayelerinden esinlenen Bir Varmış Bir Yokmuş ilk gösterimini Cannes'da yaptı. Kendisini çok seven kocasını feda etmeye hazır bir Kraliçe'nin savaşımından, bir Kral'ı baştan çıkarmaya çalışan iki gizemli kız kardeşe, dev bir pireyle uğraşırken kızının kalbini kıran başka bir Kral'a, güzellikle groteski katıştıran bu hikayeler gotik bir hayal dünyasını çarpıcı ve benzersiz bir şekilde beyazperdeye taşıyor. Büyücüler ve periler, korkunç canavarlar, öcüler ve çamaşırcı kadınlar, hokkabazlarla cariyeler, Giambattista Basile'nin meşhur masallarından yapılan ve mutlaka beyazperdede görülmesi gereken bu uyarlamanın kahramanları.
İngiltere
Yönetmen: Todd Haynes
Suç ve gerilim romanlarının usta yazarı Patricia Highsmith'in kendi deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı 1952 tarihli romanı, 11 yıllık bir yapım sürecinden sonra beyazperdede. Amerika'da ilişkilerin karanlık yüzüne bakan yönetmen Todd Haynes, şahane kadrosu ve olağanüstü sanat tasarımıyla yılın bu en çok övülen filminde 1950'lerin New York'unda iki kadının yasak aşkını anlatıyor. Tezgahtarlık yapan ve başka bir hayat düşleyen Therese Belivet, yürümeyen evliliğinden bunalmış çekici Carol Aird ile tanışır. Birbirlerine iyice bağlanmışlarken ilişkileri ortaya çıkınca her şeyi artlarında bırakıp yollara düşerler.
Mountains My Depart / Shan he gu ren (Dağlar Uzaklaştığında)
Çin, Japonya, Fransa
Yönetmen: Zhangke Jia
Geçmişten günümüze ve geleceğe uzanan Dağlar Uzaklaştığında, parçalanan bir aile üzerinden aşk, hüzün, kültürel değişim ve tüketici hırsının izlerini sürerek Çin'in ekonomik ve toplumsal dönüşümünü ele alıyor. 1999, Çin: Çocukluk arkadaşı olan kömür işçisi Liangzi ile benzin istasyonu sahibi Zhang Jinsheng, kasabanın en güzel kızı Tao'ya aşıktır. Tao daha varlıklı olan Zhang'la evlenir; çocuklarına Dolar adını verirler. 2014. Tao boşanmıştır. Oğulları Dolar, büyük iş adamı babasıyla birlikte Avustralya'ya göç eder. 2025, Avustralya: 19 yaşına basan Dolar, artık Çince de konuşamaz. İflas eden babasıyla ilişkisi yoktur. Annesi hakkında tek hatırladığı da adıdır.
Disorder / Maryland (Darmadağın)
Fransa, Belçika
Yönetmen: Alice Winecour
Aldandığını bile bile hislerine nasıl güvenebilirsin? Peki ya hissettiğin tehlike gerçekse? Fransız asker Vincent, Afganistan'daki görevinden ruhsal sorunlarla dönmüştür. Lübnanlı zengin bir işadamı tarafından ''Maryland'' adını verdikleri lüks villalarında karısı Jessie'yi korumak üzere işe alınan Vincent, zamanla koruduğu kadına tutulmaya başlar. Hayalgücü sınır tanımayan Vincent, paranoyak düşüncelerine yenik düşmeye başlasa da hissettiği tehlike büyük ihtimalle gerçektir. Cannes'da yarışan bu psikolojik gerilim, Deniz Gamze Ergüven'in Mustang filminin senaristlerinden olan yönetmen Alice Winocour'un ilk filmi Augustine'in ardından çekildi.
Fransa
Yönetmen: Jacques Audiard
Cannes'ın en büyük ödülünü kazanan Pas ve Kemik ile Yeraltı Peygamberi filmleriyle tanıdığımız Jacques Audiard'ın son filmi, Paris'te Sri Lankalı üç mülteci üzerinden tüm dünyadaki sığınmacıların çektiği zorlukları ele alıyor. Filme adını veren Dheepan'ı 1980'lerde Tamil Kaplanları'nda çocuk asker olan romancı Antonythasan Jesuthasan canlandırıyor. Sri Lanka'da sona eren iç savaştan kaçabilmek için Dheepan, bir kadın ve bir kız çocuğuyla bir aileymiş gibi davranarak mülteci olarak Fransa'ya gider. Paris dışında bir toplu konuta yerleştirilen üçlü, bir yandan göçmen olarak kültür çatışmasını aşmaya çalışırken bir yandan da gündelik şiddetle ve ''ailevi'' meselelerle uğraşmak zorunda kalacaktır.
Coin Locker Girl / Cha-i-na-ta-un / Chainataun / Chinatown (Emanet)
Güney Kore
Yönetmen: Jun-hee Han
Metro istasyonunda, emanet dolapları bölümünde, yeni doğmuş bir kız çocuğu bulunur. 10 numaralı dolaba istinaden Il-yang (Bir-Sıfır) adı verilen kız, organ kaçakçılığı ve tefecilik yapan bir çetenin başındaki Anne tarafından sahiplenir ve büyütülür. Yıllar geçtikçe Il-yang, Anne'nin sağ kolu olur. Verilen bir görev yüzünden Il-yang hem yetişme biçimini gözden geçirmek hem de anne saydığı kadınla yüzleşmek zorunda kalacaktır. Cannes'da Eleştirmenler Haftası'nda dünya prömiyerini yapan bu sert mafya filmi, zalim ve acımasız bir dünyada ayakta kalmaya çabalayan iki kadının kesişen öykülerini anlatıyor.
My Golden Days / Trois souvenirs de ma jeunesse (En Güzel Günlerim)
Fransa
Yönetmen: Arnaud Desplechin
Antropolog Paul Dédalus, Tacikistan'da yıllarca yaşadıktan sonra, memleketi Paris'e dönmeye karar verir. Hazırlıkları ona ''gençliğinin üç hatırası''nı anımsatacaktır: Roubaix'de geçen çocukluğu… Annesinin sinir krizleri… On altı yaşına bastığı günler… Sovyetler Birliği'ne yaptığı seyahat… On dokuzunda katıldığı partiler… Ona ihanet eden arkadaşı… Paris'teki öğrencilik günleri… Her şeyden öte, Paul Esther'i hatırlar–kalbinin tek sahibi Esther'i… Arnaud Desplechin'in Cannes ödüllü yeni filmi, hem dokunaklı bir büyüme hikayesi, hem de sıcacık, hayat dolu, hüzünlü ve nüktedan bir ilk aşk hikayesi anlatıyor.
İngiltere
Yönetmen: Alex Garland
Yılın en merakla beklenen filmlerinden Ex Machina, ''insanlık sonrası fütüristik şok filmi'' ve ''vizyoner bir bilimkurgu'' olarak şimdiden yılın en iyi filmleri listesinde yerini aldı. Bilgisayar programcısı Caleb, patronu Nathan Bateman tarafından bir yapay zeka deneyinin bilinç düzeyini test etmek üzere görevlendirilir. Bu ''deneyin'' adı Ava'dır ve aslında Ava, tahmin edilemeyecek kadar akıllı ve sinsidir. Kumsal ve Hiper Küp romanlarının yazarı, 28 Gün Sonra ve Günışığı filmlerinin senaryo yazarı olarak tanınan Alex Garland'ın bu ilk yönetmenlik denemesi, gotik bir bilimkurgu harikası olarak dehanın ve teknolojinin bedellerinin yanı sıra toplumsal cinsiyet rollerini de sorguluyor.
Youth-La giovinezza (Gençlik)
İtalya, Fransa, İngiltere, İsviçre
Yönetmen: Paolo Sorrentino
Paolo Sorrentino'nun Roma'ya aşk mektubu Oscar'lı The Great Beauty'den / La grande bellezza (Muhteşem Güzellik) sonra çektiği Gençlik, kayıp zamana, kaçırılan fırsatlara ve kaçıp giden sevgililere bir aşk mektubu. Mizahi yaklaşımı da esirgemeyen Gençlik, Michael Caine'in canlandırdığı besteci Fred Ballinger ile Harvey Keitel'in canlandırdığı yönetmen arkadaşı Mick Boyle'ı tatilleri boyunca izliyor. İki yaşlı adam, İsviçre'de lüks bir spa tesisinde ölüm, yaşlılık, sanatçılar, prostat, Miss Universe ile gençlik anılarından söz ediyor, kendilerini ve hayatı gözden geçiriyorlar. Cannes'da Altın Palmiye için yarışan Gençlik, Sorrentino'nun alametifarikası ilginç kamera açıları, çarpık yüzler, muhteşem müzikler ve stilize görseller geçidiyle yine nefes kesici bir seyirlik sunuyor.
The High Sun / Zvizdan (Güneş Tepedeyken)
Hırvatistan, Slovenya, Sırbistan
Yönetmen: Dalibor Matanic
Üç farklı dönemde geçen, aynı oyuncularla işlenen üç farklı aşk hikayesi; yıllar süren etnik düşmanlıklarla örselenmiş iki komşu Balkan köyü… Hırvatistan'ın Oscar adayı bu duygusal dram, bu ülkede son yıllarda çekilmiş en iyi filmlerden. 1991: Savaş öncesinin nefret ve korkuyla örülü atmosferinde aşk yasak bir lüks neredeyse. 2001: Savaş bitti, ama süregiden bir ilişki yaşamak neredeyse imkansız. 2011: Aşk kök salabilir, ama ancak aşıklar geçmişlerinden kopabilirse.
Yearning / Sehnsucht (Hasret)
Türkiye, Almanya
Yönetmen: Ben Hopkins
Küçük bir film çekim ekibi, İstanbul hakkında bir TV filmi çekmek üzere Almanya'dan şehre gelir. Bir gün, kurgu odasında, yönetmen ham filmlerde çekimler sırasında görmediği bazı şekil ve suretleri fark eder. Kamera, hayaletleri yakalamıştır. Durumu takıntı haline getiren yönetmen, günden karanlığa, yaşayan şehirden geçmişin şehrine doğru geçerken İstanbul'un birçok yönüne de değinecektir: Eski mahallelerin yıkılması ve yenilenmesi, göçmen işçiler, hükümete karşı direniş, şehirde yaşayan çok çeşitli dinler ve topluluklar, İstanbul'un tuhaf derecede melankolik özü… Hasret, Türkiye prömiyerini, film ekibinin katılımıyla Filmekimi'nde yapıyor.
The Treasure / Comoara (Hazine)
Romanya, Fransa
Yönetmen: Corneliu Porumboiu
Corneliu Porumboiu'nun alaycı dramlarındaki sıradan kahramanlar, küçük bürokratlar ve Romanya'nın komünist geçmişinin uzun gölgelerini sevenler bu sevimli ve minimalist taşlamadan büyük keyif alacaklar. Hazine'nin ilham kaynağı, filmde Adrian'ı canlandıran Adrian Purcarescu'nun gerçek hazine arama hikayesi. Filmde ise Adrian bir akşam, kendini bir kahraman, dürüstlerin savunucusu, mazlumların umudu olarak gören komşusu Costi'yi ziyaret eder. Bir sırrı vardır: Büyükbabasının bahçesinde gömülü bir define vardır. Duruma şüpheyle yaklaşan Costi sonunda defineyi Adrian'la birlikte aramayı kabul eder.
Rams / Hrútar (İnatçılar)
İzlanda
Yönetmen: Grímur Hákonarson
İki kavgalı kardeş, bitmeyen bir inat ve İzlanda'nın nefes kesen manzarasında bir sürü ödüllü koyun… Gözlerden uzakta bir vadide iki kardeş, Gummi ve Kiddi, yan yana çiftliklerde, nesillerdir ödüllü koyunlar yetiştirirler. Arazileri ortak, yaşantıları neredeyse aynı olmasına rağmen iki kardeş birbiriyle neredeyse 40 yıldır hiç konuşmamıştır. Kiddi'nin koyunları bulaşıcı bir hastalık yüzünden telef olmaya başlayınca, yetkililer mezradaki tüm hayvanları itlaf kararı alır. Elbette Gummi ve Kiddi, bu kadar kolay pes etmeyecek, en yakınlarını, yani koyunlarını kurtarmak için işbirliği yapmayı bile göze alacaklardır. Amansız Kuzeyli mizahıyla İnatçılar, İzlanda'nın Oscar adayı oldu.
The Measure of a Man / La loi du marché (İnsanın Değeri)
Fransa
Yönetmen: Stéphane Brizé
Neredeyse iki yıldır işsiz olan 51 yaşındaki Thierry Taugourdeau, ailesini geçindirmek için canını dişine takmıştır. İş Bulma Kurumu'ndaki bürokratik eziyetlerin ardından bir süpermarkette güvenlikçi olarak işe başlar. Ne var ki, yeni işinde her geçen gün ahlaki sıkıntılarla boğuşacaktır: Muhtaçlar, fakirler, açgözlüler, hep gözünün önündedir. Thierry işine sahip çıkacak mıdır? Aslında, insanın değeri nedir? Dardenne Biraderler'i anımsatan açık bir kapitalizm eleştirisi yapan bu güçlü sosyal gerçekçi dram, özellikle başrolündeki Vincent Lindon'un performansıyla büyük övgü aldı.
Ixcanul / Ixcanul Volcano
Guatemala
Yönetmen: Jayro Bustamante
Kaqchikel Mayaları'ndan 17 yaşındaki Maria, ailesiyle birlikte bir kahve plantasyonunda yaşamaktadır. Ailesi onu çiftliğin kahyasıyla evlendirmeye kararlıdır, ama Maria'nın aklı da ruhu da köyün ötesinde, volkanın ardındaki dünyadadır. Mevsimlik bir işçiyle köyden kaçar, fakat adam Maria'yı yarı yolda bırakır. Bir başına, Maria kendi dünyasını ve kendi kültürünü yeni baştan keşfedecek, tanıyacaktır. Gerçek bir aktif volkanın eteklerinde çekilen Ixcanul, yılda en fazla 6 film çekilen Guatemala'dan gelen; küreselleşmeyle bozulmamış Maya kültürü ve geleneklerine, gerçek bir karakterin yaşadıklarına dayanan etkileyici ve alışılmadık bir kadın öyküsü.
Knight of Cups
ABD
Yönetmen: Terrence Malick
Terrence Malick'in Hayat Ağacı ve Aşkın İzleri'nin ardından çektiği Knight of Cups'ın ilk gösterimi Berlin Film Festivali'nde ana yarışmada yapıldı. Filmin ana karakteri Rick, Los Angeles'ta yaşayan, etrafında olup bitene anlam vermeye çalışan bir senaryo yazarıdır. Hollywood sisteminin bir kölesidir: Başarıya tutkun, bir yandan da kendi hayatının boşluğu ve anlamsızlığından dolayı umudunu kaybetmiştir. Filmin adındaki tarot kartı gibi, hayatın anlamının peşinde, eziyet çeken bir kahramandır Rick. Knight of Cups, bir adamın hikayesini, nasıl ayartıldığını, şöhretini ve aşırılığı anlatırken yolu partilerden, erkekler ve kadınlardan, Melekler Şehri'nin sesleri ve görüntülerinden geçiyor.
Chronic (Kronik)
Meksika, Fransa
Yönetmen: Michel Franco
Benzersiz aktör Tim Roth'un başrolünü üstlendiği Kronik, bir bakımevinde ölüm döşeğindeki hastalarla ilgilenen bir erkek hemşirenin portresini çiziyor. Zorlu, talepkar mesleği gereği bir yandan hastalarıyla yakınlaşmak zorunda kalırken bir yandan da duygusal açıdan tükenmektedir. Özel hayatında çekingen, beceriksiz ve muhtaçtır. Omuzlarındaki yük dayanılmaz hale geldiğinde, yüzünü geçmişe dönmek zorunda kalacaktır. Gerçekçi yaklaşımıyla sakince akan bu keskin dram, hasta bakıcıya kim bakacak sorusunu soruyor. Meksikalı yönetmen Michel Franco'nun İstanbul Film Festivali'nde de gösterilen önceki filmi Lucia'dan Sonra, 2012'de Cannes'da Belirli Bir Bakış bölümünün galibi olmuştu.
Our Little Sister / Umimachi Diary (Küçük Kız Kardeşim)
Japonya
Yönetmen: Hirokazu Koreeda
Çağdaş Japon sinemasının ustası Kore-eda'nın son filmi, Yoshida Akimi'nin aynı adlı çoksatar çizgi romanından uyarlanmış. Büyükannelerine ait bir evde oturan üç yetişkin kız kardeş: Fazlaca içen, bankacı Yoshino (Yoşi); bebek gibi davranan Chika (Çika) ve en olgunları, hemşire Sachi (Saçi). Yıllardır görmedikleri babalarının cenazesinde onlu yaşlarındaki utangaç üvey kız kardeşleri Suzu'yla tanışırlar. Kızla hemen kaynaşan üçlü, Suzu'yu yanlarına almayı teklif eder. Dört mevsim boyunca dört kız kardeş birbirlerine bağlanacak, aile olmayı yeniden öğrenecektir. Klasik Japon tarzını benimseyen bu sakin ve dokunaklı aile dramı, Cannes'da Altın Palmiye için yarışmıştı.
Life
ABD, Kanada
Yönetmen: Anton Corbijn
Fotoğrafçı ve yönetmen Anton Corbijn'ın son filmi Life, Hollywood efsanesi James Dean ile Magnum fotoğrafçılarından Dennis Stock'un, Dean henüz dünya çapında bir yıldız olmadan, 1955 yılındaki yakın arkadaşlığının hikayesini anlatıyor. Stock, bu başına buyruk, çılgın, neşeli ve yaramaz yeni aktörün fotoğraflarını çekmek için LIFE dergisini ikna eder. İkili, Los Angeles'tan New York'a oradan da Dean'in Indiana'daki aile çiftliğine doğru, kıtayı boydan boya geçen bir fotoğraf gezisine çıkar. Stock'un hayatını değiştirecek bu geziden geriye çağımızın en unutulmaz fotoğrafları kalacaktır. Berlin Film Festivali'nde ilk gösterimini yapan Life'ın müzikleri geçtiğimiz Aralık ayında Salon'da konser veren Owen Pallett tarafından bestelendi.
Lolo
Fransa
Yönetmen: Julie Delpy
Fransa'nın güneyine tatile giden havalı Parisli Violette, yaşamdan büyük keyif alan bilgi işlem uzmanı Jean-René ile tanışır. İkili, bütün zıtlıklarına rağmen pek iyi anlaşır; yaz bitince Jean- René hiç zaman kaybetmeden Paris'e, sevgilisinin evine taşınır. Fakat, aşıklar cennetinde büyük bir sorun vardır: Violette'in 19 yaşındaki aşırı kıskanç oğlu Lolo'nun annesini paylaşmaya hiç niyeti yoktur. Paris'te İki Gün, New York'ta İki Gün ve Skylab ile sevdiğimiz, en Amerikalı Fransız yönetmen Julie Delpy, başrolünü de üstlendiği bu romantik komediyle beyazperdeye dönüyor. Lolo, dünya prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali'nin Venedik Günleri bölümünün ardından Toronto Film Festivali'nde de gösterildi.
London Road (Londra Yolu)
İngiltere
Yönetmen: Rufus Norris
Bu film, hiçbir seri katil filmine benzemiyor. London Road, 2006'da Ipswich'te beş genç kadın canice öldürüldüğü ''Suffolk Canisi'' cinayetlerinin yankılarını ve etkilerini ele alıyor. Alecky Blythe, mahalle sakinleriyle (yani bir nevi Küçük Britanya ile) yaklaşık 100 saatlik röportajlar yaptı; 2011'de de röportajda sarfedilen sözleri aynen kullanarak müziklerini Adam Cork'un bestelediği ve yine Rufus Norris tarafından sahneye konan bir müzikale dönüştürdü. Müzikalle aynı adı taşıyan beyazperde uyarlaması da aralarından birinin tutuklanmasıyla kendilerini bu trajik olayların tam merkezinde buluveren sıradan insanların hikayesini müzikle ve kendi sözleriyle anlatıyor. Film ilk gösterimini San Sebastian ve Toronto film festivallerinde yaptı.
Irrational Man (Mantıksız Adam)
ABD
Yönetmen: Woody Allen
Mantıksız Adam, Woody Allen'ın benzersiz dünya görüşünün katıksız bir temsili: ''Varoluşun tamamen anlamsız bir sıradanlık olduğuna inancım sonsuz'' diyor büyük yönetmen. ''Zihni kaşıyan gerilim dolu bir film'' sözleriyle övülen Mantıksız Adam'ın merkezinde yaşama arzusunu yeniden kazanmak isteyen felsefe profesörü Abe Lucas var. Hayatta ne zevk ne de bir anlam bulamayan Abe, duygusal açıdan dibe vurmuştur. Ders vermeye başladığı küçük bir kasabadaki üniversitede iki kadınla yakınlaşır: Mutsuz evliliğinde debelenen öğretim üyesi Rita ile en iyi öğrencisi Jill. Talihin bir oyunuyla Abe öyle bir karar vermek zorunda kalır ki tüm dengeleri ve ilişkileri alt üst olur. Mantıksız Adam ilk gösterimini Cannes Film Festivali'nde yaptı.
Marguerite
Fransa, Çek Cumhuriyeti, Belçika
Yönetmen: Xavier Giannoli
Fazla para, az yetenek, bolca özgüven... Xavier Giannoli'nin Eylül'de Venedik Film Festivali'nde prömiyerini yapan şahane komedisinin özü bu. Paris, 1921, Marguerite Dumont'un şatosundaki bir partideyiz. Müzik tutkunları yine bir araya gelmiş, karşılarında müthiş bir hevesle arya söyleyen Marguerite'i dinliyorlar. Fakat Marguerite o kadar detone ve kendi durumundan o kadar bihaber ki, dinleyiciler gülmemek için kendilerini zor tutuyorlar. Kışkırtıcı bir gazeteci son performansı hakkında övgü dolu bir yazı yazınca Marguerite de büyük bir resital vermeye ikna oluyor. Marguerite 1930'larda Amerika'da ün kazanan detone soprano Florence Foster Jenkins'in hikayesinden esinleniyor.
Microbe & Gasoline / Microbe and Gasoline / Microbe et Gasoil (Mikrop ve Gazolin)
Fransa
Yönetmen: Michel Gondry
Michel Gondry'nin Versailles'da geçirdiği çocukluk günlerinden esinlendiği Microbe & Gasoline, Filmekimi'nde de gösterilen Biz ve Ben'deki gibi ergenlerin dünyasına dalan tatlı bir fantezi, ev yapımı bir karavanla Fransız taşrasını kat eden iki ergenin büyüme hikayesi. Uyumsuz liseliler Mikrop (ufak tefek ve inek) ile Gazolin (tek başına araba tamir edebiliyor) yakın arkadaş olurlar. Okul bitip yaz tatili başladığında ilk işleri derme çatma bir ''tekerlekli ev'' inşa edip kendilerini yollara vurmak olur. Yolda elbette bir sürü macera ve bir sürü çılgın tiple karşılaşırlar.
A Perfect Day (Mükemmel Bir Gün)
İspanya
Yönetmen: Fernando León de Aranoa
İnsani yardım çalışanları, bölgede silahlı çatışmalar sürerken, bir su kuyusundan bir cesedi çıkarmaya çalışmaktadır. Ceset, su kaynaklarını kirletmek için kuyuya atılmıştır. Kulağa bunca basit gelen ödev, kısa sürede olanaksız bir göreve dönüşür. Savaşın ortasında kalan işçiler için, kobay fareler gibi çıkış yoktur sanki. Savaş içinde savaş; üstelik tek düşmanları mantıksızlıktır. Mizah, dram, tehlike, umut… Mükemmel bir gün işte! İlk kez Cannes'da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterilen film için yönetmen Fernando León de Aranoa şöyle diyor: ''Bu filmin kaybedecek, durup düşünecek hiç vakti yok. Müzik olsaydı punk rock olurdu.''
Mustang |
Fransa, Türkiye, Almanya
Yönetmen: Deniz Gamze Ergüven
İlk kez Cannes'da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterilen, eleştirmenlerden de olumlu geri dönüşler alan Mustang, İnebolu'da büyükannelerinin evinde yaşayan yetim beş kız kardeşin, tutucu komşuları yüzünden adeta hapis yaşantısına dönen hayatlarına karşı başkaldırılarını ve özgürlükleri için verdikleri mücadeleyi konu ediyor. Lale ve kardeşleri, oynadıkları bir oyunun çevreleri tarafından beklenmedik bir skandala dönüştürülmesi sonucu adeta ev hapsine mahkum olurlar. Bu durum öyle bir noktaya sürüklenir ki evde evlilik planları dahi yapılmaya başlanır. Ancak beş kız kardeş, üzerlerinde kurulan bu baskıları yenip özgürlüklerine kavuşmak için yeni yollar arayacaktır.
Nahid
İran
Yönetmen: Ida Panahandeh
İranlı yeni nesil yönetmenlerin ödüllü yapıtlarına yepyeni bir örnek de kadın yönetmen Ida Panahandeh’nin ''öncü bir film'' olarak tanımladığı bu ilk uzun metrajlı filmi, İran'daki boşanmış kadınların çocukların velayeti ve hülle nikahı gibi sorunlarını ele alıyor. Filme adını veren ve Bir Ayrılık'tan tanıdığımız Sareh Bayat'ın canlandırdığı Nahid, 10 yaşındaki oğluyla yaşayan, boşanmış bir kadındır. Yasalar gereği oğlunun velayeti babaya aittir; Nahid'in velayet alması için babanın şartı ise kadının bir daha evlenmemesidir. Onunla evlenmek isteyen başka bir adamla ilişkisi, Nahid'i oğluyla aşkı arasında sıkıştıracaktır.
Paulina / La patota
Arjantin, Brezilya, Fransa
Yönetmen: Santiago Mitre
Genç Paulina, Arjantin'in ücra bir yöresinde öğretmenlik yapmak için Buenos Aires'teki avukatlık kariyerinden vazgeçer. Bu yeni fakat zorlu ortamda, siyasal fikirlerinden de vazgeçmemeye kararlıdır. Ne var ki, aralarında öğrencilerinin de olduğu bir grup genç Paulina'ya saldırır ve tecavüz eder. Yaşadığı sarsıntıya rağmen Paulina ideallerinden vazgeçmeyerek okuluna dönmeye karar verir. Başrolündeki Dolores Fonzi'nin performansıyla övgü toplayan Paulina, adalet ve fedakarlık kavramlarının sınırlarını yoklayan, cesur bir siyasal gerilim.
Slow West (Sakin Batı)
İngiltere, Yeni Zelanda
Yönetmen: John Maclean
İskoçlu aristokrat bir ailenin 16 yaşındaki oğlu Jay Cavendish, 19. yüzyılın sonlarında, sevdiği kadının peşinden Amerika'nın batısına seyahat eder. Bu uç bölgelerin zorlu şartlarından yılan Jay, Silas Selleck adında çetin ceviz bir gezginle anlaşır. Bu alışılmadık ikili, uçsuz bucaksız, amansız vahşi toprakları boydan boya geçerken bir yandan da kana susamış bir kafa avcısının takibinden kaçmaya çalışacaktır. Indie rock grubu Beta Band müzisyenlerinden John Maclean'in bu ilk filmi, gerçeküstü bir yolculuk, çağdaş bir Western kahramanlık hikayesi ve yönetmen Maclean'in tarifiyle ''masalsı dönemeçlerle dolu, Avrupai bir yol filmi''.
Cemetery of Splendour / Rak ti Khon Kaen (Saltanatın Mezarlığı)
Tayland, Fransa, Almanya, İngiltere, Malezya
Yönetmen: Apichatpong Weerasethakul
Tayland'ın önde gelen sinemacılarından Apichatpong Weerasethakul, 2010'da Altın Palmiye kazandığı Boonme Amca…'nın ardından yine bir sine-şiir sunuyor. Yarı-otobiyografik bu hikaye, bir grup askerin gizemli bir uyku hastalığına yakalanmasıyla başlar. Klinikte askerlere bakan gönüllü Jenjira, genç medyum Keng ile yakınlaşır. Keng, uyanamayan bu askerleri yakınlarıyla psişik güçleri aracılığıyla temasa geçirmektedir. Ruhlar alemiyle dünyevi alemi bitiştiren, hayaletlerin dolaştığı bir madde dünyası kuran Saltanatın Mezarlığı ölüm, doğa, suçluluk ve acı hakkında dingin ve aşkın bir zihin egzersizi.
Son of Saul / Saul fia (Saul'un Oğlu)
Macaristan
Yönetmen: László Nemes
Cannes 2015'te gösterilen en huzursuz edici ve unutulmaz filmlerden Saul'un Oğlu, alışıldık Holokost filmlerinden ayrı bir yerde duruyor. Filmde 1944 Ekim'inde, Saul Ausländer'in hayatının iki gününe tanık oluyoruz. Saul, Auschwitz imha kampında Nazilerle işbirliği yapmaya zorlanan Yahudi tutsaklar olan Sonderkommando'lara mensuptur. Bir gün, temizlediği imha fırınında, bir oğlan çocuğunun cesedini görür. O an olanaksız bir ödev üstlenir: Çocuğun cesedini yakılmaktan kurtaracak ve usulünce toprağa verecektir. Kötülüğün yüreğine bakan, cesaret hakkında benzersiz bir film olan Saul'un Oğlu, Macaristan'ın Oscar adayı.
Louder Than Bombs / Back Home (Sessiz Çığlık)
Norveç, Fransa, ABD
Yönetmen: Joachim Trier
Tekrar ve Oslo, 31 Ağustos filmleriyle tanıdığımız Joachim Trier'in Cannes'da Altın Palmiye için yarışan son filmi etkileyici bir psikolojik dram. Üç yıl önce ölen ünlü fotoğrafçı Isabelle'in büyük oğlu Jonah, annesinin anısına düzenlenen bir sergiye katılmak için evine geri döner. Jonah, kardeşi Conrad ve babaları Gene yıllar sonra ilk kez aynı çatı altında zaman geçirecektir. Gene oğullarıyla yeniden yakınlaşmak istese de Isabelle'e karşı besledikleri karmaşık duygular ve farklı anıları durumu zorlaştıracaktır. Senaryosunu Trier ve Eskil Vogt'un ortaklaşa yazdığı Sessiz Çığlık, bir ailenin hayalleri, düş kırıklıkları ve sırlarının portresini çiziyor.
The Program (Son Efsane)
İngiltere
Yönetmen: Stephen Frears
Spor tarihinin en büyük skandalının perde arkasını keşfedin. Son Efsane, Tour de France'ı yedi kez kazanan Lance Armstrong'un yükselişi ve düşüşünü izliyor. Spor dünyasının en büyük (ve en zengin) kahramanlarından biri olarak emekli olan Armstrong'un karizması ve yeteneği, spor yazarı David Walsh'ın dikkatini çeker. Walsh'ın dikkatini çeken başka şeyler de vardır, fakat gazeteci bu sert iddiaları yüzünden dışlanır. Armstrong'un gerçek yüzü ancak yıllar sonra ortaya çıkacaktır. Walsh'ın Yedi Ölümcül Günah adındaki kitabından sinemaya aktarılan Son Efsane, ilk gösterimini Eylül ayında Toronto Film Festivali'nde yaptı.
The Club / El Club
Şili
Yönetmen: Pablo Larraín
Pablo Larraín'in Oscar'lı No'nun ardından yönettiği The Club, aşılmaz duvarların ardındaki sırlarla dolu Katolik Kilisesi'ne sert bir eleştiri yönelten, mizahi bir bakışı da ihmal etmeyen, karanlık bir film. Küçük bir sahil kasabasında, gözlerden uzakta bir evde dört eski rahip kalıyor. Bu ıssız yere, ağza alınmayacak günahlarından kurtulmaları için yollanmışlar. Başlarında katı düzenlerini takip eden sert bir kadın kahya var. Fakat henüz gözden düşmüş bir beşinci rahibin evlerine gelmesiyle bu hassas düzen bozulacak, geride kaldığını sandıkları geçmişleri yüzlerine vurulacak, Araf'taki bu günahkarların karanlık sırları açığa çıkacaktır.
The Lobster
Yunanistan, İngiltere, İrlanda, Fransa, Hollanda
Yönetmen: Yorgos Lanthimos
Köpek Dişi, ardından Attenberg ve Alpler'de toplumsal kodları yıkarken akıllarımızı karıştırmayı alışkanlık haline getiren Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos, ülkesi dışında çektiği ilk filmi The Lobster'da izleyiciyi distopik bir geleceğe götürüyor. Hollywood yıldızlarını oyuncu kadrosunda bulunduran The Lobster, bekar olmanın yasa dışı olduğu, bu suçu işleyenlerin, seçtikleri bir hayvana dönüştürüldüğü bir dünyada geçiyor. Karısı tarafından terk edilen çaresiz bir adam tuhaf, gerçeküstü, sıra dışı, huzursuz edici kuralların hüküm sürdüğü bu toplum düzenine ayak direyecektir.
The Witch (Cadı)
ABD, Kanada
Yönetmen: Robert Eggers
Prömiyerini yaptığı Sundance'in ''en ürkütücü filmi'' olarak tanımlanan The Witch, insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden, New England'daki cadı avlarından esinleniyor. Tiyatro ve film yönetmeni, senarist Robert Eggers'in büyük başarı kazanan bu ilk uzun metrajlı film 1630 yılında geçiyor. Hristiyan inançlarına sıkı sıkıya bağlı William ve Katherine, beş çocuğuyla birlikte, geçit vermez bir ormanın yamacında yaşamlarını sürdürmektedir. Yeni doğan oğulları sırra kadem basıp bir de ekinleri solunca, aile batıl inançlar ile kendi korku ve kaygılarının esiri olur. Birbirlerini suçlamaya başladıklarında en derin korkularının da ötesinde bir kötülüğün hedefi olacaklardır.
An (Umudun Tarifi)
Japonya, Fransa, Almanya
Yönetmen: Naomi Kawase
''Umudun Tarifi, hayatın zorluklarına karşı bir araya gelen iki kişinin buluşmasıdır. Cennete ulaşmadan önce daha kaç kez yıkılmamız gerekir?'' diyor yönetmen Naomi Kawase. Filmin kahramanlarından Sentaro, içi ''an'', yani tatlı fasulye ezmesi dolu börekler yapan bir fırının sahibidir. Tokue adında bir yaşlı kadın, dükkanın da ona yardımcı olmayı teklif edince Sentaro tereddütle kabul eder. Fakat Tokue'nin gizli bir tariften yaptığı ''an'' sihirli denecek kadar lezzetlidir ve bu sayede dükkanın satışları müthiş artar. Zamanla Tokue ile Sentaro birbirlerine de açılacak, dertlerini paylaşacaklardır. Umudun Tarifi, Cannes Belirli Bir Bakış bölümünün açılış filmiydi. Kawase'nin önceki filmi Still the Water / Futatsume no mado (Dingin Sular) geçen yıl Filmekimi'nde gösterilmişti.
From Afar / Desde allá
From Afar |
Venezüella, Meksika
Yönetmen: Lorenzo Vigas
13 Eylül'de tamamlanan Venedik Film Festivali'ne katılan ilk Venezüella filmi olan Uzaktan, bu yıl festivalin en büyük ödülü olan Altın Aslan'ı kazanarak çifte başarıya imza attı. Çektiği ilk uzun metrajlı filminde yönetmen Lorenzo Vigas, aynı zamanda çete üyesi olan bir jigoloyla zengin bir yaşlı adam arasındaki imkansız yakınlaşmayı anlatıyor. Filmin başarısı, cinsel maceralar üzerinden Venezuela'nın başkenti Caracas'taki sosyal karmaşanın da benzersiz bir manzarasını ele almasından kaynaklanıyor. ''Bu ödülü benzersiz ülkem Venezüella'ya adamak istiyorum'' diyen yönetmen Vigas şöyle devam ediyor: ''Bazı sorunlarımız olabilir, ama konuşarak hepsini aşabileceğimize inanıyorum.'' Venedik ana yarışma jürisinin başkanlığını, Oscar'lı Yerçekimi filmi geçen yıl gösterilen Meksikalı yönetmen Alfonso Cuaron üstlenmişti. Başroldeki Alfredo Castro, yine Filmekimi programındaki The Club filminde de rol alıyor.
The Brand New Testament / Le tout nouveau testament (Yeni Ahit)
Belçika, Fransa, Lüksemburg
Yönetmen: Jaco Van Dormael
Tanrı yaşıyor, hem de Brüksel'de bir apartmanda. Ama pek huysuz bir adam; karısıyla kızına pek kötü davranıyor. Masum kızı hakkında pek az şey biliyoruz aslında: Kendisi 10 yaşında, adı da Ea. Bir gün, tahammülü tükenince, Ea babasının en büyük sırrını, yani dünyadaki herkesin öleceği tarihi SMS'ler yollayarak ifşa eder. Ardından da evden kaçıp altı yeni havari bulmaya karar verir. Belçikalı oyun yazarı, senarist ve yönetmen Jaco Van Dormael'in 2009 tarihli hit filmi Bay Hiçkimse'den sonra çektiği ilk film olan bu gerçeküstü komedi, ilk kez Cannes'da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterildi ve büyük beğeni topladı.
Kaynak: İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) - Filmekimi
#Filmekimi2015
#Filmekimi15
0 Yorumlar