Kadın Kokusu
Kadınlar! Ne diyebilirsin ki? Onları kim yarattı? Tanrı. Lanet olası bir dahi olmalı.
Saçlar.. Saç, her şeydir derler, bilirsin. Hiç yüzünü bir bukleler dağına gömüp, sonsuza dek uyumak istedin mi? Ya da dudaklar... Senin dudaklarına ilk dokunduklarında, sanki çölü geçtikten sonra içtiğin ilk şarap yudumu gibidir. Göğüsler... Oow.. Kocaman olanları, minik olanları... Gözünün içine bakan meme uçları, sanki gizli fenerler gibi.
Ve bacaklar... Hiç umurumda değil, ister antik Yunan sütunları, isterse ikinci el Steinway'ler gibi olsun. Aralarında ne var? Cennetin anahtarı... Ah bir içkiye ihtiyacım var!
Scent of a Woman ( Kadın Kokusu ), Al Pacino'nun Oscar Akademi En İyi Aktör Ödülü kazandığı 1992 yapımı ABD filmidir. Al Pacino bu filmde emekli olmuş kör bir subayı kendi dünyasından izleyicilere sunmaktadır. Al Pacino canlandırdığı karaktere hazırlanmak amacıyla altı ay körler okulunda yaşamış, film çekimlerinde devamlı sabit bir noktaya baktığı için gözleri zarar görmüş ve gözlük takmaya başlamıştır.Saçlar.. Saç, her şeydir derler, bilirsin. Hiç yüzünü bir bukleler dağına gömüp, sonsuza dek uyumak istedin mi? Ya da dudaklar... Senin dudaklarına ilk dokunduklarında, sanki çölü geçtikten sonra içtiğin ilk şarap yudumu gibidir. Göğüsler... Oow.. Kocaman olanları, minik olanları... Gözünün içine bakan meme uçları, sanki gizli fenerler gibi.
Ve bacaklar... Hiç umurumda değil, ister antik Yunan sütunları, isterse ikinci el Steinway'ler gibi olsun. Aralarında ne var? Cennetin anahtarı... Ah bir içkiye ihtiyacım var!
Scent of a Woman |
Kadın Kokusu |
Bir kolej öğrencisi olan Charlie Simms ( Chris O'Donnell ), paraya ihtiyacı olduğundan kör bir adama, bir nevi 'bebek bakıcılığı' yapmaya razı olur ama iş, umduğu kadar basit olmayacaktır. Çünkü Emekli Yarbay Frank Slade'in ( Al Pacino ) hafta sonu için çok özel bir planı vardır. Bu plana yolculuk, kadınlar, iyi bir yemek, birinci sınıf şarap, tango, limuzin, ferrari ve ne yazık ki, bir 45'lik dahildir.İşin kötüsü, bunları yaparken Charlie Simms'i yanından ayırmaya da hiç niyeti yoktur.
Neredeyse haklı olarak bitme noktasına gelmiş karanlık bir dünyası ve belki eskiden derin bir aşk beslediği kadının unutamadığı hatıraları idi elinde kalanlar. Çok şey görmüş geçirmiş o karanlık derin gözler. Frank Slade'in gözleri belki gören bir çok gözden daha iyi görüyordu aşkı, kadını, yaşamı... Umudu bitme noktasına gelmiş o gözler her tükendiğinde, genel bir kadın ya da hatırası ona az da olsa gerekeni veriyordu. Ama yetmiyordu işte. Aradığı her ne ise belki dünyada yoktu artık ama aramadığı şey buldu onu ve sönmekte olan minik karanlık kıvılcımı tekrar tutuşturdu.
''Tangoda hata olmaz. Hayat gibi değildir, basittir. Bu yüzden tango harikadır.''
Frank Slade
Bu sözle bir bakıma kendisinden bahsediyordu. Hayatında yaptığı belkide tek büyük hatanın onu nasıl değiştirdiğini, nasıl bir karanlığa gömüldüğünü ima ediyordu.
''Hayatım boyunca bacakları değil de, elleri boynuma dolanan bir kadın aradım.''
Frank Slade
Meşhur tango sahnesi oturup ağlatacak türden. O adam son kez tango yaptığının farkında ama buna rağmen çok rahat. Son kez bir kadının belini hissediyor. Son kez ayaklarını o şekilde hareket ettiriyor. Son kez! Yine de çok rahat.
Dans pistine çıkmadan önce Yarbay Frank Slade'in Charlie Simms'den pist bilgilerini istemesi harikaydı. Gören gözler bile piste bu kadar hakim olamazdı.
''Kadınların yanına bile yaklaşamaz ama ikinci aşkım Ferrari.''
Frank Slade
Yarbay Frank Slade'in Ferrari kullandığı sahnede kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir adamın nasıl da geçici mutluluklar yaşayabildiğini görüyoruz.
Hız limitini aştıkları zaman polisin durdurması sonrasında onunla konuşma sahnesi muhteşemdi...
Bu konuşmanın ardından tekrar koltuğunu Charlie Simms'e teslim etmesi ve büyünün bitmesi ile kocaman bir hayal kırıklığı :(
Evet gerçekten de vurdurma yöntemiyle Ferrari çalıştırılmış bir filmdir kendileri :)
Biraz repliklere devam edelim.
''Hadi oğlum hoşçakal. Kafan karışırsa becer, tamam mı?''
Frank Slade
''Bakmaktan kaçtığımız gün öldüğümüz gündür.''
Frank Slade
''Mimik yapma gerizekalı ben körüm.''
Frank Slade
''Dostlar arasında bir günün ne önemi var?''
Frank Slade
''Beni bunca sene ne ayakta tuttu biliyor musun? Sadece bir günün olabileceğini düşünmek, bir sabah uyanıp o kadının hala yanımda olduğunu bilmek, onun kokusunu hissetmek.''
Frank Slade
Frank Slade: Bana bir John Daniels söyle.
Charlie Simms: Sanırım Jack olacaktı?
Frank Slade: Kaç senelik dostumun adını bana mı öğretiyorsun? Sende onu benim kadar tanısaydın, öyle hitap ederdin.
''Hiç kapıldın mı o hisse, gitmek istersin hani, ama aynı zamanda da kalmak gelir içinden.''
Ağabeyini ziyaret ettiği sahne belki de karanlığın en koyulaştığı yer. Oraya gitti ve kendini aşağılattı. Öyle ki, daha rahat intihar edebilmeliydi. Başardı. Ailesinin nefret ettiği bir adam olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Gelelim muhteşem finale...
Frank Slade'in disiplin komitesi önünde Charlie Simms'in affedilmesini sağlayan savunma tezi muhteşemdi. Liderlik, hayattaki seçimler ve ikiyüzlülük.
''Charlie burada suçlanan değil alkışlanması gereken bir davranış sergiledi.
Öğrencilerin kaçı okuldan atılma pahasına arkadaşlarının ismini vermekten kaçınabilirdi. Okul yönetiminin öğrencilerin kişisel çıkarları için arkadaşlarını satmamayı başarabilen bir öğrencisine ancak alkış tutması yerinde olur. Çünkü bilgiler unutulur, kaybolur gider, ancak onurlu davranışlar hayatı boyunca kişilerle birlikte kalır, bu davranışlara destek olan hocalar ise hep olumlu hatırlanır, diğerleri ise silik okul hatıralarından kaybolup giderler!''
''Her zaman doğru yolu biliyordum ama asla seçemedim, neden doğru yolu bulamadım biliyor musunuz? Çünkü bu cesaret ister. İşte Charlie, bir dönüm noktasında.
Bir yol seçti. Doğru yolu seçti. Prensiplerine göre bir yol seçti.. ve bu da kişilik demektir. Yoluna devam etmesine izin verin.''
''Eğer takım yenilirse, liderlik ruhu ölür; çünkü liderleri yaratanlar, nasıl liderler yarattıklarına asla dikkat etmiyorlar.''
Frank Slade
''Devir dostuna ihanet etme devri. Karını aldatma devri. Anneni sadece Anneler Gününde arama devri. Charlie, her şey boktan..''
Frank Slade
Mahkeme sahnesinde yaptığı bu konuşma sonrasında öğrenciler Frank Slade'i alkışlarken kalkıp onlarla birlikte alkış tutmak geliyor insanın içinden :)
Filmde az görünse de Manny'de ( Gene Canfield ) iyi bir karakterdi.
Şimdi düşünmeden edemiyor insan; Al Pacino'nun bu filmde yaptığı şey oyunculuksa diğer aktörlerin yaptığı şey nedir?
Scent of a Woman ( Kadın Kokusu ) Al Pacino'nun bizleri büyülediği, efsane aktörlüğün nasıl bir şey olduğunu gözümüze gözümüze soktuğu bir film.
Sıradan bir film düşünün; çok basit bir hikayeye sahip. Tek artısının ise usta bir oyuncunun olduğu bir film. Sonra gözlerinizi kapatın ve o oyuncunun bu filmin çıtasını nereye kadar yükseltebileceğini hayal edin. Ne düşündüyseniz, cevap çok daha fazlası.
Yönetmenliğini Martin Brest'in, Senaristliğini Bo Goldman ve Giovanni Arpino'nun birlikte yaptığı Scent of a Woman ( Kadın Kokusu ) kesinlikle kaçırılmaması gereken bir başyapıt.
Al Pacino'ya ilk ve tek En İyi Erkek Oyuncu Oscar Ödülü'nü kazandırmış olması da Kadın Kokusu'nu izlemeniz için başlı başına bir neden.
Dipnot
Eğer söz konusu kadın o ortamı terk ettikten beş dakika sonra kokusunu duyabiliyorsanız ya o kadına aşıksınızdır ya da parfümü çok kötüdür. Kesinlikle alt yazılı izleyin...
4 Yorumlar
Okul yönetiminin öğrencilerin kişisel çıkarları için arkadaşlarını satmamayı başarabilen bir öğrencisine ancak alkış tutması yerinde olur. Çünkü bilgiler unutulur, kaybolur gider, ancak onurlu davranışlar hayatı boyunca kişilerle birlikte kalır, bu davranışlara destek olan hocalar ise hep olumlu hatırlanır, diğerleri ise silik okul hatıralarından kaybolup giderler!''
YanıtlaSilAnne -baba olarak ,öğretmen olarak çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimize dair de güzel bir söz -uygulama- vermiş.
Bazen sadece güzel bir davranışın arkasında durmamız gerekiyor. Hepsi bu..
Read more: http://www.oscarfavorite.com/2013/03/scent-of-woman.html#ixzz2mdwAD3Ge
Yorumun için teşekkürler peri.. Özellikle Al PAcino'nun Disiplin Komitesi önünde yaptığı konuşmanın sonlarına doğru sözünün bölünüp ''Bayım, haddinizi aşıyorsunuz.'' denmesi üzerine verdiği cevap için bile ''Haddini aşmak ne demekmiş, gösteririm size. Haddini aşmak ne demek bilmiyorsunuz bay Trask. Size gösterirdim, ama çok yaşlıyım, yorgunum ve körüm. Beş yıl daha genç olsam burayı ateşe verirdim.'' defalarca izlenir bu film ;)
SilAlper muhteşem yorumlamışsın kalemine sağlık...
YanıtlaSil''Hayatım boyunca bacakları değil de, elleri boynuma dolanan bir kadın aradım.'' Her erkeğin aradığı bu mu peki?Çok az var sanırım bu adamlardan:)
''Tango da hata olmaz. Hayat gibi değildir, basittir. Bu yüzden tango harikadır.''Tangoyu çok seviyorum....:)Sevgiler...Link için ayrıca teşekkürler:)
Persephone, çok teşekkür ederim yorum için. Her erkeğin aradığı bu mudur bilemiyorum ve ben de Alfredo ile aynı görüşteyim.
SilTango sevilmez mi ya :) Sevgiler bizden...